25 Mayıs 2015

La chèvre - 1981 (The Goat - Keçi)

KÜNYE 
Yönetmen: Francis Veber 
Senaryo: Francis Veber
Oyuncular: Pierre Richard, Gérard Depardieu, Corynne Charbit 
Ülke: Fransa 
Yıl: 1981
Süre: 95 dakika

Puan:    @IMDb

- Pek gününde değil gibi. 
- Asla gününde değildir.

Zengin bir iş adamının aşırı şanssız kızı Marie (Charbit) Meksika'da kaybolunca, kızı bulma görevi Campana'ya (Depardieu) verilir. 42 gün süren arama boyunca kızdan bir tek iz bile bulamayınca, şirket psikoloğu bir fikir öne sürer. Buna göre bu kadar şanssız birini bulmanın yolu peşine en az o kadar şanssız birini takmaktan geçmektedir. Çünkü birinin başına gelen şey, ille diğerinin de başına gelecektir. Şanslarına tam da aradıkları gibi birisini çalıştırmaktadırlar; Perrin (Richard). Çaresiz baba kabul eder ve durumu Campana'ya açar, Campana durumu saçma bulsa da acılı babaya karşı koymaz. Böylece Perrin'le beraber Meksika yoluna düşerler.
 
Marie ile babası arasında geçen bir telefon konuşmasıyla açılıyor film. Baba, telefonda devamlı olarak bir sorun olup olmadığını soruyor. Kızı yok dese de, çok geçmeden babanın neden bu kadar korumacı davrandığını anlıyoruz. Böylece şakaların devamlı tekrar ettiği, 90 dakikalık sıkıcı bir komedi filmine giriş yapıyoruz.

Elbette her filmi kendi içinde değerlendirmek, mantığı -arayacaksak- film içinde aramak lazım. Tutup da RoboCop (güzel olanından bahsediyorum, yeniden çevrim saçmalığından değil) için "Yarı insan yarı robot polis mi olur?" diyorsak eğer, önce o filmi neden izlediğimizi sorgulamamız lazım. Fakat göründüğü kadarıyla ayaklı felaket olan Marie'nin -bir köye varması o köyün yok olması için tek sebep- nasıl olup da o yaşa kadar gelebildiği; hadi geldi diyelim, hangi mantıkla tek başına tatile gönderildiği muamma. Aynı şeyler Perrin için de geçerli. Kaldı ki herhangi bir yerde 2 dakika kazasız duramayan biri nasıl olmuş da iş bulabilmiş, başlı başına bir gizem. Kızı bulmak için geliştirilen felaket teorisine girmek dahi istemiyorum. Film bu yönleriyle baştan sona izleyiciye hakaret.

Belki şakalara ilk seferinde gülebilirsiniz, eğer boşta bulunursanız ikinci seferde de gülebilirsiniz. Eğer ki keyfiniz çok yerindeyse üçüncü seferde bir tebessüm edersiniz. Ancak esprilerin gelişi o kadar belli ki, siz espri gelmeden zaten süzgecinizden geçirmiş oluyorsunuz. Tamam, Perrin çok şanssız; olayların Perrin üzerinden gitmesinden daha doğal bir şey yok. Ama insan bir iki yaratıcılık da görmek istiyor. 

Bu şanssızlık durumu bir ara Campana'ya da geçiyor, tam olarak belirsiz bir sebepten ötürü, bu sefer -sanıyorum akıllarınca- ters köşe yapmış oluyorlar izleyiciye. Büyük şok! Neyse ki fazla uzatmıyorlar. Ama patronları sırf uçak kazası yapsınlar diye uçağa binmelerini emredince, anlıyoruz ki kısa süreli şanssızlık Campana'nın zekasından çok götürmüş. Yoksa normal bir insanın evet diyeceği bir istek değil bu.

Bir de goril olmadığı her taraftan belli olan bir goril tarafından kaçırılma sahnesi var ki, tam olarak neye hizmet ediyor belli değil. Neyse ki film ondan sonra çok uzun sürmüyor da bu acı verici deneyim son buluyor.

Tamamen tekrarlar üzerine dayalı bu filmin Pure Luck adında bir yeniden çevrimi var. Okuyucu için not düşelim; o daha da kötü.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder